Bir tren bekliyorsun. Sizi uzağa götürecek bir tren... Bazen hayattan kaçmak isteriz hepimiz bekleriz o treni uzaklaşmak için, dinlenmek için ve kendimizi bulmak için. Uzaklaşmak çözüm müdür bilinmez belki de uzaklaşamadıkları için sanatçılar sanata adadı kendini düşüncelerini ve hayallerini aktardılar tablolarına ya da rüyalarını biçimlendirdiler muhteşem resimleriyle... Filmde tam olarak bunu aktarıyor bizlere sanatın rüyasını. Özet olarak; Film, akrobat ve dublör Mimi ile Dedektif Kowalski arasındaki kovalamaca ile başlıyor. Mimi bir kleptomani (çalma hastalığı) ve bu durumdan oldukça rahatsız. Bu rahatsızlığını tedavi etmek adına Ruben Brandt isimli ünlü sanat psikoterapistine gidiyor. Fakat Ruben'in durumu da hiç iç açıcı değil çünkü yaşamakta zorlandığı işitsel ve görsel halüsinasyonlardan dolayı hayatı çekilmez bir hal alıyor. Fak...
Burada izlediğim filmleri sizinle paylaşıp yorumlayacağım.Hepimiz aslında izlediğimiz filmlerde kendimizi buluruz bizi az da olsa gerçek dünyadan uzaklaştırır. Başyapıtlar adına iyi okumalar.