Ana içeriğe atla

THE GREAT DICTATOR

    ''Elinde o devasa, kocaman, fethedilmez dünyayı tutan ufacık adamcağızın biri o ve dünyaya sahip olduğunu zannediyor.'' Charlie Chaplin

   Charlie  Chaplin'i bilmeyen yoktur diye düşünüyorum genelde konuşma olmayan filmleriyle tanınan muhteşem bir aktör ve filmleri her zaman iyi bir mesaj kaynağı olmuştur günümüze kadar izlenmeyi sürdürmüştür. Bu filmde tam olarak mesaj veren ve dünyanın sahibiymişçesine davranan ama sonları hep aynı biten bir diktatörü anlatmakta...

   İyi niyetli fakat sakar Yahudi berber, Birinci Dünya Savaşı'nda Almanya ordusu adına savaşır. Savaş esnasında bir subayın hayatını kurtarır. Berber, geçirdiği uçak kazası sebebiyle hafızasını kaybeder. Uzun süre hastanede kalır. Almanya'da olan değişikliklerden ve iktidara gelen diktatörden habersizdir en önemlisi Yahudilere karşı başlatılan savaştan habersizdir. Olaylar gelişmeye devam eder evine gelir diktatörün askerleri ile kavga eder hakkını savunmak ister ve daha farklı olaylarda kendisini bulur. (Spoiler daha fazla yok)

  Yönetmen Alexander Korda, Charlie Chaplin'in karakterini fiziksel olarak Hitler'e benzetir. Korda aslında bu düşüncesi ile Hitler'i eleştirir hiciv yoluyla mesajlar verir. Birçok filminde olduğu gibi Büyük Diktatör'de de yazan, yöneten, oynayan Charlie Chaplin'dir. Filmdeki hitap sahnesi dünya sinemasının en unutulmaz anlarından birisidir.

   Chaplin hicivini şöyle açıklar ''DİKTATÖRLERİN ARTIK KOMİK OLMADIĞINI, ŞEYTANIN ÇOK CİDDİ OLDUĞUNU SÖYLÜYORLAR. BU YANLIŞ. BİLDİĞİM BİR ŞEY VARSA O DA İKTİDARIN HER ZAMAN GÜLÜNÇ DURUMA DÜŞÜRÜLEBİLECEĞİDİR. O HERİF BÜYÜDÜKÇE BENİM ALAYLARIM DAHA ÇOK ÇOĞALACAKTIR.'' bu sözlerini Hitler için söylemiştir.

  Sonuç olarak film bizlere diktatörlerin bir gün mutlaka gideceğini ve geriye sadece insanlığın kalacağını gösterir. Dünyayı ve insanlığı ileriye taşayacak olanlar kin, öfke ve silahlar değil bilimdir sevgidir ve neşedir. Chaplin'in dediği gibi ''Başını kaldırıp bir bak ! Bulutlar dağılıyor! Güneş çıkıyor! Karanlıktan aydınlığa çıkıyoruz! Yeni bir dünyanın eşiğindeyiz. İnsanların nefretten ve gaddarlıktan arındığı yepyeni bir dünyaya yaklaşıyoruz.'' 

 Filmlerini bizlere kazandırdığı için ona çok teşekkür borçluyuz..











  


  

Bu blogdaki popüler yayınlar

                        QUO VADİS, AİD A ?                       Nereye gidiyorsun Aida ?       1990'lı yıllara gelindiğinde kendi içinde bağımsızlığını sağlamak isteyen devletlerden biri de Bosna-Hersek'ti. Bağımsız olabilmek için mücadelesini sürdürdü. Sırpların, Bosna-Hersek'in bağımsızlığına karşı gelmesi ile birlikte insanlık dışı olayların yaşanması ve şehrin kan gölüne dönüşmesi kaçınılmaz oldu.  Bu film bizlere hayal dünyamızdan alınıp sunulmamıştır gerçekleri sahneye yansıtmıştır. Ne Bosna'da yaşanan katliamlar kurgudur ne de acılar yalandır. Tamamen gerçek olaylar etkileyici bir şekilde sinemaya uyarlanmıştır. Bosna-Hersek'in doğusundaki Srebrenitsa şehrinin Temmuz 1995'de Sırp lideri Ratko Mladiç tarafından ele geçirilmesi ve kanlı soykırımın yaşandığı bu kentte tüm Boşnakların hala günümüze kadar kanayan yarası haline gelen Srebrenitsa K...
                                                      LA DOUBLE VİE DE VERONIQUE   " Hayatım boyunca aynı anda iki ayrı yerdeymişim gibi hissettim. Burada ve başka yerde. Anlatması zor."  Dünyada bir benzeriniz olduğunu düşündünüz mü hiç ? Aynı sizin gibi. Aynı saç, aynı surat ve aynı meslek... Türkçe adıyla Veronique'in İkili Yaşamı, yönetmeliğini Krzysztof Kieslowski'nin yaptığı 1991 Fransa-Polonya ortak yapımı psikolojik drama filmdir. Film iki benzer kişinin başka ülkelerde birbirinden habersiz yaşamalarını anlatıyor. İkisinin adı Veronique. Birisi Polonya'da birisi Fransa'da yaşıyor birbirlerini bilmiyorlar ikisi müzikle ilgileniyor birebir benzer bir hayat. İkisinin hayatlarını paralel bir şekilde izliyoruz. Birbirini benzeyen bu iki kadın sadece fiziksel benzerlik değil ruhsal bir benzerliğe de sahiptir. Acı çektiklerinde birlikte acı çe...